POZİTİF YAŞAMIN SIRLARI
1. ADIM: PARADİĞMANIZI DEĞİŞTİRİN
2. ADIM: KİŞİSEL SORUMLULUK ÜSTLENİN.
3. ADIM: KENDİNİZE KARŞI SAĞLIKLI BİR TAVIR GELİŞTİRİN.
4. ADIM: HEDEFLERİNİZİ BELİRLEYİN.
5. ADIM: GERÇEĞİ KABULLENİN.
6. ADIM: EMİR VERİCİ OLAMAYAN ESNEK BİR FELSEFE BENİMSEYİN.
7. ADIM: BAŞKALARI İLE OLAN İLİŞKİLERİNİZİ GELİŞTİRİN.
8. ADIM: KİŞİSEL DEĞİŞİME AÇIK OLUN.
9. ADIM: YENİLGİYE KATLANAN BİR FELSEFE BENİMSEYİN.
10. ADIM: ELEŞTİREL VE YARATICI DÜŞÜNÜN.
Paylaşacağımız konu pozitif yaşamın sırlarıdır. Sizleri pozitif bir hayat sürme yolunda takip edilecek basamaklar hakkında bilgilendireceğiz. Eveet sizinde bildiğiniz gibi bütün insanlar, bir hedefe ulaşma güdüsüne sahiptir ve her birimizin hayatını anlamlandıran küçük veya büyük hedefler söz konusudur. Bu hedefler toplumları değiştirebilecek büyüklükte olabileceği gibi, hobiler ve ilgi alanları şeklinde de olabilir. Yani arkadaşlar dile getirilmese, hatta farkında olunmasa bile her birinizin sizleri yönlendiren hedefleri mutlaka vardır. Bu hedeflere ulaşabilmek için bilinçli ya da bilinçsiz olarak çeşitli faaliyetlerde bulunursunuz ve çeşitli formüller geliştirirsiniz. Her insanın kendisini başarıya götürecek formülü farklıdır. Çünkü; her birimiz kişilik, yetenekler, düşünce tarzı, ilgi alanları vb. konular ile ilgili olarak farklılık gösteririz.
İnsanların amaçları olduğunu söyledik. Bazı insanlar bu amaçlarına ulaşmak için kendi seçtikleri yollar kullanırken, bazı insanlar başkalarının yaptıklarını örnek alma yolunu seçerler. Bazıları ise kişisel değişim ve gelişim ile ilgili yayınlar takip ederler.
İşte tüm bu yolları izleyen insanların çoğununu çeşitli nedenlerle başarısız olduğu, hedeflerine ulaşamadığı görülmüştür.
Kimi elindeki materyalin yetersizliğinden dolayı, kimi de hedefe ulaşma yolunda karşılaştığı engellerin kendisini bıktırması nedeniyle pes etmek zorunda kalmıştır. Pes etmeyen insanlarda yok değildir. Tabi Abraham Linkol örneği gibi.
Linkolden söz etmek istiyorum.
- Linkol 31 yaşında iş hayatında başarısız olmuş.
- 32 yaşında meclis seçimlerini kaybetmiş.
- 35 yaşında sevgilisi ölmüş.
- 36 yaşında depresyon geçirmiş.
- 38 yaşında seçimlere giriyor ve tekrar kaybediyor.
- 43, 46, ve 48 yaşında kongre seçimlerini kaybediyor.
- 55 yaşında senatörlük seçimlerini kaybetti.
- 56 yaşında başkan yardımcısı olma çabası.
- 58 yaşında senatörlük seçimlerini kaybetti.
- 60 yaşında başkan oldu.
Evet linkol vazgeçmemiştir çünkü olayların neticelerine ve kişilere bakış açısını hep pozitif tutmuştur. Olayları başarısızlık olarak algılamak yerine sadece sonuç olarak kabul etmiştir. Edison’da aynı şeyi yapmıştır. Yapmamış olsaydı ampulü bulamazdı. Yani netice itibariyle hedefe ulaşacağını inanan, kendine güvenen ve olayları olumlu değerlendiren bireyler er ya da geç mutlaka hedefledikleri noktaya ulaşacaktır.
Şu ana kadar her birimizin ulaşmaya çalıştığı hedeflerinin varlığından ve bu hedeflere ulaşmak için dinamik bir güce sahip olduğumuzdan bahsettik. Hedeflere ulaşmak için çaba sarf ettiğimizi ve ne şekilde hedeflere ulaşabileceğimizi paylaştık. Şimdi ise pozitif yaşam ve bu yaşantı biçimini benimsemiş insanın özelliklerinden bahsedelim.
Sizce pozitif yaşam nedir? Pozitif yaşayan insanda bulunması gereken özellikler nelerdir ? sizce hayatta her istediğini elde etmiş olan kişiler mi pozitif yaşamaktadır, yoksa elinde bulunanların güzelliklerini görebilenler mi ?
Bu noktada karar vermenize yardımcı olmak için pozitif yaşana, pozitif düşünen insanların özelliklerine sunmak istiyorum.
- Sorumluluklarının bilincinde – denetim-
- Gerçekleri kabullenen
- Kendisiyle barışık
- Çevresiyle etkili iletişim kurabilen
- Değişime açık ve esnek bir yapıya sahip
- Olumsuz duyguları yaşamaktan kaçmayan
- Eleştirel ve yaratıcı düşünme yeteneğine sahip
Bu özellikleri benimseyip hayata geçiren bireyler pozitif yaşam tarzını benimsemiş demektir.
1. ADIM: PARADİGMANIZI DEĞİŞTİRİN
Öncelikle sizlere paradigmanın ne olduğunu kısaca açıklamak istiyorum.
Paradigma: İnsanın dünyaya bakış açısı, çevreyi algılayış biçimidir.
Eğer yaşamımızda önemsiz ve küçük değişiklikler yapmak istiyorsak tutum ve davranışlarımızı, eğer önemli ve kalıcı değişiklikler yapmak istiyorsak paradigmalarımızı değiştirmeliyiz.
Değişime uğrayan paradigmalar; olayları başka türlü görmeyi, başka türlü düşünmeyi, başka türlü hissetmeyi ve başka türlü davranmayı meydana getirir.
Paradigmalarımızın değişmesi bütün duygu ve düşüncelerimizi bir anda değiştirebilir. Şöyle düşünün bir markette alış veriş yapıyorsunuz. Ve bir kadın koşarak üzerinize doğru geliyor ve size çarparak elinizdeki paketlerin düşmesine neden oluyor. Ve arkasına bakmadan bir özür dahi dilemeden çekip gidiyor. Onun hakkında neler düşünürdünüz ?
Büyük ihtimalle ne kadar saygısız ve kaba bir kadın diye düşünür ve sinirlenirdiniz bir süre sonra ise yolda o kadının çocuğunu bir arabanın çarptığını ve kadının o anda hastaneye koştuğunu öğrendiniz. Peki şimdi o kadın hakkında ne düşünüyorsunuz.
Büyük ihtimalle kadına olan kızgınlığınızı bir onda geçti ve yerine bir acıma duygusu geldi. İşte arkadaşlar bu paradigma değişimidir.
Hepimiz dünyayı, durumları olduğu gibi gördüğümüzü sanırız oysaki hepimiz de dünyayı ve durumları olduğumuz gibi görürüz.
2. ADIM: KİŞİSEL SORUMLULUK ÜSTLENİN
Her insan kendi etki alanındaki konulardan sorumludur. Peki hayatımızda ki neleri etkileyebiliriz ?Etkileyebileceğimiz başlıca alanlar bir birey olarak bize ait olanlardır. Yani bunlar; düşüncelerimiz, duygularımız, verdiğimiz karalar ve davranış biçimimizdir. Sonuçları üzerinde etkimiz olan olaylardır.
Eğer hayatta kişisel sorumluluk üstlenmezsek değiştirebileceğimiz bir şeyi değiştirmek için uğraşmaz, bunun yerine düşünme biçimimiz, hareket etme biçimimiz ve aldığımız kararlar için başka insanları yada olayları suçlama eğilimi gösteririz. Aslında sorumlu olduğumuz olaylar için başka insanları suçlamak demek zihinsel sağlığın kötü olduğunun bir işaretidir. Böyle yaparsak yaşama aciz bir bakış açısı geliştirmiş oluruz.
Kişisel sorumluluk almayı reddetmemiz demek, kendi hayatımızın denetimini başkalarının eline vermemiz demektir. Bu durumda başkalarına muhtaç ve bağımlı bir hale geliriz. Bir bireyde sorumluluğun gelişmesi için bireyin sorumluluk alabildiği bir ortamda yetişmesi gerekir. Kişinin yetiştiği ortamda; kendine seçim yapma ve yaptığı seçimin sonuçlarından sorumlu olma fırsatı verilmemişse sorumluluk duygusu pek gelişmez. Bu nedenle kendi düşüncelerini söyleme ve uygulama olanağı verilmeyen ailelerde yetişen çocuklarda sorumluluk alma özelliği pek fazla gelişmez.
Hepinizin bildiği gibi Türk aile yapısında bir birey yetişkin döneme de gelse anne ve babasının gözünde hala çocuktur. Ona karar verme hakkı pek verilmez. Her şeyin en iyisinin daima anne ve babalar bilir. Bu tutum bireylerin sorumluluk almaktan kaçınmalarına yol açan bir tutumdur.
Özgürlükler arttıkça sorumluluklarda artmaktadır.
Örneğin; üniversiteyi kazanıp ailesinden uzaklaşan arkadaşlar geçmiş yaşantılarına göre, daha özgür davranmakta ve daha özgür yaşamaktadırlar. Ve buna bağlı olarak ta üstlendikleri sorumluluk artmaktadır. Öyle değil mi....!!
Özetle etki alanınızdaki sorumlulukları üstlenin. Eğer bunun başarabilirseniz pozitif bir yaşam için önemli bir adım olursunuz.
3. ADIM: KENDİNİZE KARŞI SAĞLIKLI BİR TAVIR GELİŞTİRİN
Kendimizle olan ilişkilerimiz doğal olarak başkaları ve dünyayla olan ilişkilerimizi etkiler. Ünlü amerikan psikologu Ellis’in dediği gibi “Kendinizle barış içinde yaşamanıza yardım edilmişse, başkalarıyla uyumlu ve verimli bir şekilde yaşayamazsınız”...
Şimdi kendinize karşı sağlıklı bir tutum geliştirmek için yapmamız gereken işlerden söz etmek istiyorum...
a) Kendinizi kabul etme
Sağlıklı bir yaşam sürdürmek istiyorsak yapılacak öncelikli işlerden biri, kendimizi tüm eksik ve güçlü yönlerimizle kabul etmemizdir. Kendimizi iyi , kötü ve hata yapabilen bir insan olarak kabul etmeliyiz. Böyle yapmak iyi niteliklerimizi en üst düzeye çıkarmaya, olumsuz özelliklerimizi ise , en aza indirgememize yardımcı olacaktır. Kendimizi kabul etme düzeyinin, mümkün olan en üst düzeye çıkarmaya, önyargılarımızı ve yanlı tutumlarımızı mümkün olan en aza indirgemeye çalışmalıyız.
b) Kişiliğinizi Yüceltin
İnsan olmanın bir parçası da, eşsiz bir birey olduğumuzu kabul etmemizdir. İnsan yetenekleriyle, güçleriyle, zayıflıklarıyla kısaca tüm özellikleriyle bir bütündür. Önemli olan kendimizi kabullenme düzeyimiz ve bu düzeyi artırma gücümüzdür.
Hayatta her şeye sahip olacağınız fikrine saplanıp kalmayın, amaçlarınız uğruna çaba gösterin fakat amaçlarınızın esiri olmayın. Çünkü bu görüş asla gerçeklerle bağdaşmaz.
c) Kişisel Çıkarlarınız Koruyun
Kişisel çıkarlarınızı koruyun derken, size bencil olun demek istemiyorum.
Kişisel çıkarlarınızı korurken, başkalarıyla ilişki kurduğunuzda, onların çıkarlarını da aklınızda bulundurmanızı ve onlara saygı göstermenizi öneriyorum.
d) Anınızı Yaşamayı öğrenin
Şu anda bir saatlik ömrünüzün kaldığını düşünün, neler yapmak isterdiniz? Büyük ihtimalle sevdiklerinizle birlikte olurdunuz. O halde neden erteliyorsunuz; bir saat sonra ölmeyeceğimizi hangimiz garanti edebiliriz?
Tabii ki hiç birimiz.....!!!!
Hep yarınlar güzel olacak diye düşünürüz. Peki arkadaşlar, bugünler dünlerin yarınları değil mi?.....
Pozitif bir yaşam için, keşke tuzağından kaçınmalı, ve bu , bir tek hayatımızda isteklerimiz gücümüz oranında anıda yerine getirmeye çalışmalıyız.
Örneğin; Bankada bir hesaba sahip olduğunuzu düşünün hesabınıza her sabah 86400 dolar para yatırılmaktadır. Fakat bu paranın hepsinin akşama kadar harcamak zorundasınız. Ertesi güne transfer edilemez. Paranızı kullansanız da, kullanmasanız da hesap her akşam sıfırlanıyor. Ne yaparsınız?
Tabii ki hepsini harcamaya çalışırsınız.
Hepimiz zaman adlı bu bankanın müşterileriyiz. Her sabah 86400 saniyeye sahip oluyoruz. Ve bu zaman yarına transfer edilemez.
Her sabah hesabımız dolar, her akşam boşalır. Geri dönüşü yok;
Saniyelerinizi şu anı yaşayarak harcayın, en iyisi bunlarla iyi bir yatırım yapın... Mutluluk , sağlık ve başarı için.......zaman kaçıyor.
Her gün için en iyisin yapın!
- Bir senenin değerini anlamak için sınıfta kalmış bir öğrenciye sorun.
- Bir ayın değerini anlamak için, 8 aylık bir bebek doğuran anneye sorun.
- Bir haftanın değerini anlamak için, haftalık dergi çıkaran bir editöre sorun.
- Bir saatin değerini anlamak için, kavuşmayı bekleyen sevgiliye sorun.
- Bir dakikanın değerini anlamak için, terin kaçıran yolcuya sorun.
- Bir saniyenin değerini anlamak için, bir kazayı önleyemeyen sürücüye sorun.
- Bir saniyenin yüzde birinin değerini anlamak için, olimpiyatda gümüş madalya kazanan koşucuya sorun.
Her anınızı değerlendirin, her dakikanızı çok özel birisiyle paylaşın; zamanınıza ortak edebileceğiniz kadar özel birisiyle.....
Unutmayınız ki zaman, hiç kimse için durmaz.
- Geçmiş zaman tarih
- Gelecek zaman gizemli
- Şu an ise, size verilen gerçek bir armağandır.
e) İçten Olmaya Çalışın
Günümüzde insanlar sürekli roller yapmaya ve maskeler takmaya teşvik edilir.
Sağlıklı bir ruh hali ve pozitif bir yaşam için, öncelikle kendimize, sonra ise başkalarına karşı içten olmaya çalışmalıyız. Kendimizi olduğumuzdan başka türlü göstermeye çalışmamalıyız.
Şunu unutmamalıyız ki, kendisiyle barışık olan insanlar zayıf yanlarında bulunduğunu kabul eden insanlardır. Kendileriyle kavgalı olan insanlar ise; eksikliklerini ve zayıflıklarını reddederler. Ve bunlardan kurtulmak için maske takma ve rol oynama yolunu seçerler.
Kendini olduğu gibi kabul eden insan, doğal olarak başkalarına karşı da; daha samimi ve daha içten olacaktır. Ve öyle davranacaktır.
4.ADIM: HEDEFLERİNİZİ BELİRLEYİN
Başarılı olmanın ilk basamağı ne istediğimizi bilmektir. Hayatta başarılı olmuş insanlar daima amaca yönelik olarak düşünenlerdir.
Peki hedeflerimizi nasıl belirleyeceğiz. Bu hedefleri belirlerken nelere dikkat edeceğiz. İşte bunu yapabilmemiz için şu soruları kendimize sormalıyız.
- Hedeflerimizi tanıyor muyuz?
Hedeflerini açık bir şekilde tanımlayamayanlar bu hedeflerine kolay kolay ulaşamazlar. Bunun için hedefimiz hakkında bilgi toplamalıyız, araştırma yapmalıyız. Ancak bu şekilde kendimizi ulaşmak istediğimiz noktaya yakın hissederiz.
- Hedeflerimiz kişisel denetimimizde mi?
Başarıya ulaşmak için kendi amacımızı kendimiz belirlemeliyiz. Eğer bir başkası “ Sen şunları şunları yapmalısın “ diyorsa biz o kişinin istediği noktaya gelemeyiz. Kendi hedeflerimize içtenlikle inanmamız ve o uğurda çaba sarf etmemiz gereklidir.
Lise çağındaki bir öğrenciye ailesi “sen ODTÜ’yü kazanacaksın biz böyle istiyoruz “ derse o öğrenci asal kazanamaz. Eğer ki kendisi inanmıyorsa.
- Hedeflerimize ulaşmamızı sağlayacak olanaklara sahip miyiz?
Hedeflerimizi yeteneklerimiz, sağlığımız, zamanımız ve tüm kişisel ve çevresel olanaklarımız ölçüsünde belirleyebiliriz. Eğer imkanlarımızı aşacak hedefler belirlersek hem zamanımızı hem de gücümüzü boşa harcamış oluruz. Bu nedenle hedeflerimizi olanaklarımız ölçüsünde belirlemeliyiz.
- Hedeflerimiz ulaşılabilir nitelikte mi?
Hedeflerimizi seçerken hayalci olmamalıyız. Hedeflerimiz kendi kapasitelerimizle doğru orantılı olmalıdır.
20 yaşından sonra futbola başlayıp Real Madrid’de oynamayı ya da kendi yaptığınız bir araçla Mars’a gitmeyi düşünüyorsanız bu hayalcilikten başak bir şey değildir.
Sonuç olarak yukarıda sıraladığımız 4 soruya içtenlikle evet yanıtın verebiliyorsak hedeflerimizi doğru belirlemişiz ve başarı çok yakındır diyebiliriz.
5. ADIM: GERÇEĞİ KABULLENİN
Zihinsel açıdan sağlıklı olabilmemiz için hayatta karşılacağımız olumlu ve olumsuz sonuçları olduğu gibi kabullenmeliyiz.
Bu noktada gerçeği kabullenmekle boyun eğmek kavramlarını birbirinden ayırmak istiyorum.
Gerçeğe boyun eğmek varolan sonucu değiştirmek için yapacak hiçbir şeyimizin olmadığı anlamına gelir.
Gerçeği kabullenmek ise bir durumu değiştirmek için yapıcı adımlar atabileceğimiz anlamına gelir.
Gerçekten çok istediğiniz bir işe başvurduğunuzu düşünün fakat başvurunuz reddediliyor bu durumda felsefeye göre kaderinize küsmekten başka hiçbir şey yapmazsınız.
Gerçeği kabullenen felsefeye göre ise sonucu kabullenirsiniz ancak sonucu değiştirmek için alternatifler üretmeye çalışırsınız. Mesela başvurduğunuzu iş alanında kendinizi daha fazla geliştirmeye çalışırsınız ve hatanın kaderinizde değil kendinizde olduğunu kabul edersiniz.
Dünyanın hızlı bir değişim süreci içinde olduğu herkes tarafından kabul edilen bir gerçektir. Şu anda bile bir değişim içerisindeyiz. Bizler kendimizi biraz daha geliştirmek dolayısıyla olumlu yönde bir değişiklik kazanmak için bura da bulunuyoruz.
Diğer insanlarla olan ilişkilerimizin ve olayların sürekli değiştiği bir zamanda boyun eğmek demek değişime karşı çıkmaktır. Bugün aleyhimize gibi görünen bir durum yarın lehimize dönebilir. Çünkü gerçeği kabullenen anlayışa göre kesin diye bir şey yoktur.
Değişen koşullarda bizimde her olumsuz gibi görünün sonuca boyun eğmeyip yapıcı adımlar atmamız gereklidir.
Pozitif bir yaşam için karşılaştığımız olayların sonuçlarını gerçekçi bir şekilde kabullenmemiz ve başarmak için alternatif çözüm yolları üretmeliyiz.
Bunu yapabildiğimiz sürece başarı er geç gelecektir.
6. ADIM : EMİR VERİCİ OLMAYAN ESNEK BİR FELSEFE BELİRLEYİN
Bir insan olarak hayatta bir takım isteklerimiz ve tercihlerimiz vardı. Esnek ve emir verici olmayan tercihlerimizle kaldığımız sürece duygusal olarak sağlıklı oluruz.
Bir yıl içinde belli bir miktar para kazanacağınızı hedeflediğinizi düşünün. Bu hedefe ulaşmanız için kendinizi parçalamanız yanlıştır. Bu durumda hedefinize ulaşamazsınız, büyük bir hayal kırıklığı yaşamanız ve bunalıma girmeniz olasıdır.
Eğer kendi kendinize sürekli emirler verip kendinizi katı kurallar içine sıkıştırırsanız hedeflerinize ulaşmanız durumunda bile kendinizi rahat hissetmezsiniz.
Kendimizi emirlerimize şartlandırıp mantıksız kurallar içine hapsedersek ruh sağlığımızın bozulması kaçınılmazdır.
Katı ve emir verici anlayış mantıksızdır. Çünkü isteğimizde no olursa olsun ısrar ettiğimiz sürece duygusal olarak daima kötü sonuçlar alırız.
Dünyada her istediğimize ulaşmamız mümkün değildir. Bunu kabullenmeliyiz
Toplumumuzda çok sık yaşanan bir örnek vermek istiyorum. Lise çağındaki gençlerin üniversite sınavını kazanması toplum tarafından genellikle bir zorunlulukmuş gibi kabul edilir.
Bu baskı altında sınavı kazanamayan öğrencilerde psikolojik sorunlar ortaya çıkabiliyor. Hatta intihar eğilimi görülebiliyor.
Eğer küçüklükten itibaren aileler tarafından esnek bir felsefe benimsenmiş olsaydı bu olumsuz sonuçlar ortaya çıkmazdı ve gençler daha başarılı olurlardı.
Pozitif bir yaşam için kendimizi kurallar içinde boğmamalı ve daha esnek bir felsefe benimsemeliyiz. Bu aynı zamanda psikolojik sağlığımız için de bir gerekliliktir.
7.ADIM: BAŞKALARI İLE OLAN İLİŞKİLERİNİZİ GELİŞTİRİN
Başkalarıyla iyi ilişkiler içinde bulunmanın akıl sağlığı üzerinde çok olumlu etkiler vardır. Sürekli başkalarıyla kavgalı olan insanların, bir süre sonra yalnız kalmaları ve psikolojik sağlığının bozulması kaçınılmazdır.
Başkalarıyla olan ilişkilerini geliştirmeniz için birkaç önerimiz olacak.
- Başkalarını yönlendirmeye çalışmayın. Gelişmiş bir ilişkinin başlıca temeli karşınızdaki insanın fikirlerine saygı göstermektir.
İletişimde bulunduğumuz insanlara kesinlikle nasıl davranmaları ve nasıl olmaları konusunda yönlendirici bir tutum içerisinde olmamalıyız. Çünkü her insanın ilgi alanları, düşünceleri ve bakış acıları doğal olarak farklıdır. İnsanlarla ilişkilerimizi geliştirmek istiyorsak onların fikirlerine karşı hoş görülü olmalıyız ve kendi düşüncelerimiz onlara kabul ettirmeye çalışmamalıyız.
- insanların güvenini kazanın iletişimde bulunduğumuz insanların bize olan güvenlerini pekiştirmenin en önemli yolu onlara verdiğimiz sözleri yerine getirmemizdir.
İnsanların güvenini kazanmanın diğer yolları ise karşımızdakini etkin bir biçimde dinlemektir. Onların söylediklerine değer vermeli ve bunu ona hissettirmeliyiz.
Çoğu zaman insanlar arasındaki iletişimi bozan ve aralarındaki güveni sarsan şey farkında olmadıkları küçük olaylardır.
Büyük kırgınlıkların küçük olaylardan kaynaklandığını unutmamalıyız.
Sağlıklı bir iletişimin devamı için önemsiz gibi görünen ayrıntılara önem vermeliyiz.
Mesela arkadaşınız doğum gününü hatırlayıp bir mesaj göndermeniz, sabah karşılaştığınızda içten bir şekilde gülümsemeniz bile aranızdaki ilişkiyi kuvvetlendirecektir.. bu durum hem sizin hem de onun kendini iyi hissetmesini sağlayacaktır.
8. ADIM: KİŞİSEL DEĞİŞİME AÇIK OLUN
Hayatın her alanında hızlı bir değişimin olduğu günümüzde bu değişimin dışında kalmamız mantıksız görünüyor. Biz de bu değişime kişisel değişimimizi gerçekleştirerek ve yeteneklerimizi geliştirerek katılmalıyız.
Kişisel değişimin sağlıklı olabilmesi için kontrollü olmalıyız. Kendimizi yeteneklerimizin üstünde zorlamalıyız
Hayat yolunda arkalarda kalmamak için sürekli kendimizi yenilemeli ve kendimizi geliştirmeliyiz.
“Artık belli bir yaşa geldim, misyonumu tamamladım, köşeye çekiliyorum” düşünceleri yanlıştır.
Gelişime ve değişime bir yerde nokta koyan insanlar daima bunalıma girmişlerdir. Değişimi yakalamak insana hem yaşama gücü hem de yaşama sevinci verecektir. Yine hayatı anlamsız bulanlarda kendi kabuğuna çekilmiş, değişime kapıların kapatmış olan kişilerdir.
Gerçekçi bir kişisel değişim programı için şu aşamalar gereklidir.
- Sorununuzu olduğu gibi kabul edin.
- Çözüm için inançlı bir tavır sergileyin.
- Sorunların kaynağını araştırın.
- Mantıksız inançlarınıza savaş açın
- Kazançlarınızı koruyun.
- Yetenekleriniz geliştirmeye çalışın
- Kendinize olan güveninizi kaybetmeyin.
Pozitif bir yaşam için bizler sürekli kendimizi yenilemeli, değişime açık olmalıyız.
Unutmayalım ki,
“Değişmeyen tek şey değişimin ta kendisidir.”
9. ADIM: YENİLGİYE KATLANAN BİR FELSEFE GELİŞTİRİN
Bir insan olarak sürekli hayatımızla ilgili kararlar vermek zorunda kalırız. Normalde bu kararları verirken fazla zorlanmayız.
Sorunlar kısa dönemli hedeflerimiz ile uzun dönemli hedefler çeliştiğinde ortaya çıkar. Pozitif bir yaşam için kısa ve uzun dönem hedeflerimiz arasında bir denge olmalıdır. Uzun vadeli amaçlarımızın peşinde iken; kısa vadeli amaçlarımızı yerine getirmeyi ihmal edersek hayattan alacağımız zevk oldukça azalacaktır. Yani belirlediğimiz amaçlara ulaşmak aşama aşama olacaktır.
Örneğin: Kısa vadeli